Kemal Akay

Motorstorm: Apocalypse

Game Analysis

Yorum Yapılmamış


Share this post

Motorstorm; aksiyon dolu atmosferi, insanı tahrip eden yarışları ve egzotik pistleriyle her zaman oyunculara heyecan dolu bir yarış deneyimi sunmayı başarmıştır. Seri, her zaman türünde başarılı bir oyun olmasına rağmen yarışların doğada olması bana hep ironik gözükmüştür. Motor dediğimizde aklımızda huzur dolu, düzenli bir doğa görüntüsü canlanmaz değil mi? Neyse ki Apocalypse özüne uygun bir tema seçmiş: Her şeyin hızlı aktığı, sert ritmlerin olduğu bir şehirde geçiyor artık oyun.

Geliştirici stüdyo Evolution, bu oyunda en iyi olduğu birçok özelliği sentezlemiş. Artık sadece yapay zeka ile mücadele etmiyorsunuz. İlerlediğiniz yol dinamik bir şekilde beklemediğiniz bir anda yönünü değiştirebiliyor. Depremler yollarda büyük çukurlar açıyor, hortumlar her şeyi yutup süpürüyor ve özel asker helikopterleri üzerimize ateş açıyor. Sanayi devriminden bu yana inşa ettiğimiz şehirlerin yarışlardaki atmosferleri zenginleştireceği kimin aklına gelirdi ki?

Müslüm Baba’dan geliyor: Batsın Bu Dünya

Oyunun tek kişilik bölümünde artık bir senaryo eşliğinde ilerliyoruz. Festival modu olarak adlandırılan bu bölümde üç yarışçının hikayelerine tanık oluyoruz. Görsel olarak inFamous’taki ara sinematiklere benzer kısa videolarla yarışçıların ve yarıştığımız şehrin durumu hakkında bilgiler ediniyoruz. Doğal felaketler sonucunda yaşadığınız şehir tahrip olmuştur. Ardından güvenlik amaçlı şehirden herkes gemilerle tahliye edilmeye başlamıştır. Ancak şehirdeki durumdan faydalanmak ve eğlenmek isteyenler geri dönmüştür. Güçlü olanın kazandığı ve çetelerin olduğu kaotik bir düzen boy göstermiştir. Tabii burada hatırlatmak gerekir ki felaketler sonucunda sadece Japonya halkı düzenli ve disiplinli bir şekilde yaşamaya devam edebilir. Dünyanın geri kalanı için oyundakine benzer senaryoların gerçekleşmesi mümkündür. “Ben batmışım, dünya batsın!” anlayışı herkes için geçerlidir. Kimsenin Japonya’daki gibi para yüklü bir kamyonu geri iade edeceğini sanmıyorum.

Felaketlere rağmen şehirde yaşam devam edince Dusklite adındaki özel askerler otorite kurmak amaçlı insanların yaşamlarına ve yarışlarına müdahale etmeye başlar. Şiddet ağırlıklı anarşik yaşamlarından memnun olan şehirliler ise bundan memnun olmaz ve yaşamları pahasına yarışlarına devam ederler. Hikaye kısmında bundan daha fazlası bahsedilmediği için maalesef yarışçıların ruh halleriyle empati kurmak mümkün değil. Bu da Apocalypse’i ister istemez diğer yarış oyunlarından (yarattığı his ve duygular açısından) farklı kılmıyor.

Yarışlarda kontrol ettiğimiz üç kişi ise Mash, Tyler ve Big Dog. Sırasıyla çaylak, profesyonel ve usta olan bu şahıslar popüler kültürün çerçevelendirdiği hegemonya anlayışının dışına çıkamamış. Mash, yani çaylak olan bildiğiniz tıfıl ve zayıf karakterli biri. Big Dog ise usta olduğu için kaslı, güçlü ve demir gibi bir abi. Tahmin edeceğiniz üzere oyuna Mash ile başlıyoruz. Hikayeyle bağlantılı olduğu için her yarışta istediğiniz aracı seçemiyorsunuz. Fakat bir yerden sonra küçük motosikletlerden canavar kamyonlara kadar seçebileceğiniz birçok araç bulunuyor. Tabii her aracın kendine has avantaj ve dezavantajları var. Motosikletlerle koca arabaların ulaşamadığı kısa yollara daha rahat ve çabuk ulaşabiliyorsunuz fakat yarış dışı kalma olasılığınız da daha yüksek. Normal arabalar ise daha hızlı araçlar fakat hafif yapılarından dolayı çabuk hedef olabiliyorlar ve bu yüzden kolay lokmalar. Yeri gelmişken belirtelim, oyunda bir sonraki yarışa devam edebilmek için birinci olmanıza gerek yok. Mash ile yaptığınız yarışlarda ilk 5′e girmeniz yeterli. Fakat Tyler ve Big Dog ile daha da zorlaşan yarışlarda ilk 3′e girmeniz gerekiyor.

Motorstorm Apocalypse’i birçok yarış oyunundan heyecanlı ve farklı kılan başka bir özellik ise Split/Second oyunundakine benzer bir şekilde pistlerin yarış içerisinde değişiyor olması. Tabii Death Race filminden esinlenen Split/Second oyununda pisti değiştirme seçeneği oyunculara sunulan bir özellikti. Siz ya da yapay zeka istediğiniz an herhangi bir yeri patlatabiliyordunuz. Motorstorm’da ise pistlerin yönünün değişmesi rastgele oluyor. Değişimler oyuncuların reflekslerini de sonuna kadar zorluyor. Başlarda çok zorlamasa da ilerleyen zamanlarda patlamalara göre aracı yönlendirmeniz giderek zorlaşıyor. Patlama sesi arkadan gelip deprem sonucunda kırılan yol önünüzde bir tümsek ve çukur yaratıp size zor anlar yaşatabiliyor. Bu sayede daha önceden bir pistte yarışmış olsanız dahi her seferinde farklı bir tat alabilmeniz mümkün. The Mile High Club’da farklı rüzgar olayları var ama asıl heyecanı deprem yaşatıyor. Coach Party’de ise yola düşen bir uçak rotanızı değiştirebiliyor. Buena Vista’da ise helikopterler ve tanklardan kaçmaya çalışıyorsunuz. Oyuna eklenen detaylar da atmosferi daha canlı kılıyor. Havadan düşen bina parçaları, yere çakılan uçak ve helikopterler, yerel çetelerin üzerinize attığı molotov kokteyller… Oyunda toplam dokuz farklı yarış mekanı var ve farklı felaket senaryolarına göre yolları değişiklik gösteren tam 33 pist mevcut.

Nitro olmuş Boost, biz çıkalım kerevetine

Araçlardaki özellikler de biraz değiştirilmiş. Öncelikle kontroller aracınızı daha hafif kılıyor. Oyunda nitro yerine geçen boost özelliği de yeri geldiğinde can alıcı bir rol oynuyor. Düz yolda daha hızlı gitmenizi sağladığı gibi virajlarda veya herhangi bir engel karşısında ani frenler yaptığınızda boosta abanınca paçayı kurtarabiliyorsunuz. Ancak bu oyunda ateşleme sistemi yarış türüne yeni bir boyut katmış: Artık boost bitene kadar abanamıyorsunuz çünkü uzun süre kullanırsanız araç ısınıyor ve sonunda patlıyor. Dolayısıyla sınırı bir yerde siz belirliyorsunuz. Elbette ki suyun olduğu pistlerde aracınızı o alanlardan geçirerek soğumasını sağlayabilirsiniz, böylece daha uzun süre boost kullanabilirsiniz.

Oyundaki quick race kısmında lokal olarak bölünmüş ekrandan dört kişi oynayabiliyorsunuz. Öncelikle bu benim için oldukça önemli çünkü uzun süredir bu özelliğe birçok önemli yarış oyunu yer vermiyordu. Gran Turismo’da bile en fazla iki kişi oynayabiliyordunuz. Oyunun sunduğu bu özellik sayesinde artık evinize çağırdığınız arkadaşlar arasında “Önce ben, sonra sen” kavgalarına gerek kalmıyor. Üstelik yine iki kişi olarak online yarışlara katılabiliyorsunuz ki bu oyun keyfini kat be kat arttıran bir gelişme. En son online modu sayesinde BAFTA ödülü alan Need for Speed Hot Pursuit ile online yarış deneyiminin keyfine vardım. Gerçekten de internet üzerinden var olan oyuncularla yarışmak başka bir deneyim. Yol kat ettiğiniz her kilometrede ters takla atmış, duvara toslamış veya ters giden oyuncularla karşılaşmak, yapay zekada görmediğiniz o kusurları görmek oyundan aldığınız zevki oldukça arttıran faktörler. Motorstorm Apocalypse’te bir arkadaşınızla yan yana bu deneyimi yaşamak gerçekten benzersiz. Online oyunlarda muhakkak 16 kişi olmanız gerekiyor. Bu yarışlarda da 3 farklı mod bulunuyor. İlki Swift Return, bir yere çarptığınızda zamanı yavaşlatan mod. Critical ise size daha fazla boost veriyor. Son olarak Cheap Shot’ta rakiplerinizi daha kolay eleyebiliyorsunuz. Her yarıştan sonra deneyim puanları kazanıyorsunuz. Bu puanlarla deneyim seviyeniz giderek yükseldiği gibi yeni avatarlar, yeni ikonlar ve aracınız için yeni görsel parçalar elde edebiliyorsunuz. Online yarışlar için kullandığınız aracı modifiye edebilmeniz mümkün. Ancak modifiyelerin tamamı görsel işleve sahip, hiçbiri aracınızın performansını olumlu veya olumsuz etkilememekte. Ayrıca online yarışlarda kazandığınız bazı ödüllerle kumar oynayabiliyorsunuz. Kazandığınız vakit ortaya koyduğunuzdan iki kat fazlasını alabilme imkanınız var. Bu da oyundaki adrenalini arttıran bir unsur. Fakat yollardaki kestirmeleri iyi bilmeden bu işe kalkışmak gerçek bir kumar.

Eğer tam donanımlı bir 3D HD televizyon sistemine sahipseniz, sizi daha güzel yenilikler bekliyor. Aracınızın fırlattığı çamur resmen üstünüze geliyor, Buena Vista’da yıkılan binalar sanki gerçekten üzerinize doğru düşüyormuş hissi yaratıyor. Görüntü kalitesi 3D’de biraz düşse de bu çok göze batan bir özellik değil. Neticede yarış anında her şey o kadar hızlı ve anlık gelişiyor ki üzerinizde gittiğiniz yolun ve yıkılan dev binaların arasında titreyen elinize komut vermeye çalıştığınız için grafik kalitesinin farkına bile varamıyorsunuz. Şu ana kadar 3D’de derinlik hissini hakkını vererek yaratabilen nadir yapımlardan biri.

Oyun, sunduğu distopik gelecekle sizi şu an yaşadığınız zaman içine hapsedip “nasılsa gelecek yok birader, koy arkaya gitsin” mesajını ileterek tüketime yönlendirmek istiyor. Tipik bir Hollywood üslubu. Yine de bu oyundan zevk almayacağınız anlamına gelmiyor. Aksine, 3-4 hafta boyunca çok eğlenceli vakit geçirebilirsiniz. Ancak tek kişilik modda bir süre sonra tekrarlayan oyun mekaniği sizi sıkabilir. Online yarışlar size daha uzun süreli bir eğlence sunuyor.

this post için 0 cevap
Add your comment